Diyarbakır Ofis Escort

Diyarbakır’da Bir Ofis Hikayesi

diyarbakır eskort ’ın kalabalık caddelerinden birinde, yüksek bir plazanın beşinci katında bulunan küçük ama hareketli bir emlak ofisi vardı. Şehrin hızla gelişen bölgelerinde konut satışları yapan bu ofiste, çalışanlar her gün yeni müşterilerle ilgilenir, tapu işleriyle uğraşır ve en iyi daireleri satmanın yollarını arardı. Diyarbakır Ofis Escort

Bu ofiste çalışanlardan biri de Emre’ydi. Emre, İstanbul’dan Diyarbakır’a yeni taşınmış genç bir emlak danışmanıydı. Büyükşehir hayatından sonra Diyarbakır’a alışmak ona zor geliyordu, ama ofisin neşeli ortamı ve özellikle yan masasında oturan Zeynep sayesinde buraya alışmaya başlamıştı.

Zeynep, diyarbakır eskort bayan’da doğup büyümüş, şehri avucunun içi gibi bilen, enerjik ve kıvrak zekâsıyla müşterileri hemen etkileyen biriydi. Emre’ye sürekli Diyarbakır hakkında bilgiler veriyor, şehrin gizli kalmış yerlerini anlatıyordu. Ama aralarındaki en büyük tartışma, Diyarbakır’ın meşhur ciğeri üzerineydi.

 “Emre, hâlâ ciğer yemeye alışamadın mı?”
“Zeynep, sabahın köründe ciğer mi yenir? Mantıklı mısın?”
“Burası Diyarbakır, burada ciğer her zaman yenir!”

Bu tür tatlı atışmalarla geçen günler, Emre’nin yeni hayatına uyum sağlamasını kolaylaştırıyordu. Ama onu asıl şaşırtan şey, ofiste dönen gizemli bir olay oldu.

Kayıp Tapu Meselesi

Bir sabah, ofisin en deneyimli danışmanlarından Hakan Bey, panikle toplantı odasına girdi.

 “Arkadaşlar, büyük bir sorun var! Dün akşam masamda duran tapu evrakları sabah yerinde yoktu!”

Ofiste bir sessizlik oldu. Hakan Bey, titiz ve dikkatli biriydi. Evraklarını kaybetmesi imkânsızdı. Üstelik söz konusu tapu, şehrin en değerli konut projelerinden birine aitti ve eğer bulunmazsa satış iptal olabilirdi.

Herkes tapuyu bulmak için ofisin altını üstüne getirmeye başladı. Çekmeceler açıldı, dosyalar karıştırıldı ama hiçbir yerde yoktu. Emre, bir köşede duran güvenlik kameralarına bakarken aklına bir fikir geldi.

 “Güvenlik kayıtlarını izlesek?”

Herkes bu fikri onayladı. Yönetici izin verince kameralar açıldı ve gece boyunca ofiste olan bitene bakmaya başladılar. İlk başta her şey sıradandı: Temizlik görevlisi geldi, ışıkları kapattı ve gitti. Ama sonra, saat 22:30’da ofisin kapısı yavaşça açıldı.

Herkes ekrana yaklaştı.

Gece Yarısı Ofiste Bir Gölge

Kamera kaydında, içeri giren kişinin kim olduğu tam seçilemiyordu ama bir gölge hızla Hakan Bey’in masasının yanına gitti. Elini masanın üzerine uzattı, bir şey aldı ve çıkıp gitti.

Zeynep hemen atıldı:

 “Bu biri değil, bir şey! Kedi olabilir mi?”

Emre güldü:

 “Zeynep, hırsız yerine kediyi suçlayan ilk kişisin!”

Ancak kamera kaydını biraz daha ileri sarınca gerçek ortaya çıktı. Gölge, ofisin penceresinden içeri giren küçük bir kargaya aitti!

 “Bir dakika… Karga mı aldı tapuyu?”

Ofiste şaşkın bir sessizlik oldu. Diyarbakır, tarih boyunca Zümrüd-ü Anka efsanesine ev sahipliği yapmıştı, ama kimse burada tapu kaçıran kargalar olduğuna inanmamıştı!

Hakan Bey kaşlarını çattı:

 “Şimdi ne yapacağız? Karga tapuyu nereye götürdü?”

Çatı Katındaki Sürpriz

Emre’nin aklına bir fikir geldi. Ofisin en üst katı, boş bir depo olarak kullanılıyordu ve camları hep açıktı. Eğer karga bir şey çalmışsa, muhtemelen oraya götürmüş olabilirdi.

Herkes heyecanla çatı katına çıktı. Emre, eski bir dolabın arkasına bakarken bir şey fark etti: Tapu belgesi, tüylerle dolu bir köşede duruyordu!

Zeynep kahkahalarla güldü:

 “Demek Diyarbakır’ın emlak işlerine kargalar da karışıyor!”

Hakan Bey derin bir nefes aldı ve gülümsedi:

 “Bu şehri gerçekten anlamaya başlıyoruz sanırım.”

Tapu yerine kondu, satış tamamlandı ve ofis hayatına kaldığı yerden devam etti. Ama o günden sonra Emre, Diyarbakır’ın sadece tarihiyle değil, gizemleriyle de ünlü bir şehir olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.

Ve her sabah ciğer yemese de, artık Diyarbakır’a iyice alışmıştı.